2023 – Yeni Yılın Yazısı

2022… Şimdi bir mumun başındayım. Tarih, en uzun gecenin bir öncesi, en kısa günün bir lokma uzunu. Sessiz bir evin içinde karanlıktayım. Az önce siyah beyaz bir fotoğrafın içine kendimi bırakıp bir öykü yazdım. Kendime ait bir şey değildi ortaya çıkan, o yüzden incecik bir yerden kırıldım. Bir başkasının duygularından ve çıkmazından sözcükler kurguladım. Onun kim olduğunu bilmiyorum. Belki bu yazı bir yerlerde yayınlanırsa o kendini bilir. Demek ben bir akşam böyle bir akla düşmüşüm de ölümlerden dönmüşüm der. Sanırım bu gecenin ritüeli bu, sözcükler birbiri ardına yuvarlanıp gidiyor. Oysaki ben bu yazıyı 2022 için yazmaya niyet etmiştim. 2023’e de bir merhaba derim diye ümitlenmiştim.

İki hükümranlığı kuran yıl, çok şükür ikilikler içinde bırakmadın. İkiyi bir ettin, öncelikle bunun için minnettarım. Bir önceki yıl senden “yön” istemiştim. Tanımsız benliğim esmiş işte… Sen bu yıl bana yolun kendisi olmayı öğrettin. Sözcüklerim kendi yönlerini tayin eder oldular. Bu bana arzu ettiğim kimliği kazandırdı. Şimdi derin bir dileğim var, sen konuyu biliyorsun.

Senden önceki yılda hayata güvenme denemeleri yapmaya başlamıştım. Bu yıl ne de güzel tuttum ellerini. Sayamayacağım kadar çok “Var olana izinliyim, kabul.” dedim. Şu tez canlı olma işini törpüledim ve otoritemi dinledim. Hayat durup bekleyince kendiliğinden duruldu. Vardığım son noktada “güven” konusunun hiç de düşündüğüm gibi olmadığını idrak ediyorum. Bence güven duygusunun sonsuzluk lüksü yok. Beklemek, akışı görmek, olmayanı incelemek, hareket ve atalet arasındaki çizgiyi netleştirmek var. 

Bu yıl bir yanıyla hep Eylül’dü. Çok yaprak döküldü. Bir önceki yılın kaybetme korkusu yaşayan küçük kızı kaybetmenin illüzyonunu gördü. Kayıp var mı sahiden? Ben artık inanmıyorum buna. Mevsimi tükenen, zamanını dolduran ve veda eden parçalar var sadece. Üstelik bunlar hüzünlü olmak zorunda da değil. “İyi ki vardı” diyebilmek ve geçmiş zaman kipine sarılabilmek korku dağlarını aşmak için ilk adım oluyor. 

Yeni yılla ortaklaşa hazırladığınız sürpriz benimle birlikte büyüyor. Bu hayatımda yaşadığım en özel deneyim. Her şeyden önce bunun için binlerce kez teşekkür ederim. Yıl öyle bir noktalanıyor ki dileklerim de sadeleşti ve yalnızca iki maddeye evrildi. Yalnızca iki şey istiyorum senden. İkisini de şansla ve sağlıkla bana getirmeni diliyorum. 

Genelde hep okuduklarımı ve izlediklerimi listelerim bu yazıların sonunda. Bu yıl daha az okudum, daha öz anladım. Kendime dönme, yazma, tasarlama, dökülme ve hazmetme ihtiyacım daha yoğundu. En kıymetli öğretimi yaz ayından teslim aldım. O ışıkla yola devam etmek kolay oldu. Kendime verdiğim sözlerin birçoğunu gerçekleştirdim. Yeni ülkelere ve şehirlere gitme maddesi hariç. Bunun gerekliliğini ve buna neden ihtiyaç duyduğumu da düşünmeye başladım. Yılın sonunda çalıştığım bir yazarın dediği gibi “Kendine bir sor bakalım, gerçek ihtiyacın nedir?” Bunun cevabı, yenilik. Benim içimde kıpkırmızı bir nehir, yenilik yaratmak için akıyor. Bu kanalın adını biliyorum, kapılarını açıp kapatıyorum, yeri geliyor iki kapısı arasında doludizgin sürükleniyorum, nihayet ifadeye varıyorum. Bunun için tasarlandım. Yeni olanın ifadesini kolektif bir şekilde aktarmak için. Hayatın beni bu amaçla yetiştirdiğini ve zamanı geldiğinde bu alanda kullanacağını biliyorum. 

Gelelim 2023’e… Ayak seslerin duyulmaya başladı. Öyle bir yıl oldu ki birçok insan bu yılı karmakarışık duygularla kapatıyor. Senin getireceklerin de bundan farklı olmayacak. Heybende her renk ve her duygu mevcut. Kaosa da düzene de gebesin. Hepimizin hayatlarından başka başka adımlarla geçeceksin. Böyle düşününce senden bir şey beklemenin ve sana tertemiz bir ümit yığını yüklemenin biraz haksızlık olduğunu düşünüyorum. Gelişini kutlamak ve yaşama şükür içinde olmak kâfi bence…

Sevgili yıl sonu ve yılbaşı, saat 12’de,  gözümde ikiniz el ele… Tatlı bir devir teslim töreni… İnsanlığın umutlu esrikliği… Dionysos şenliği tadında bir gece… Yeni olan her şey gönlümüzce olsun.

Paylaşmak ister misiniz?

İPEK SÖZEN

Evrenime hoş geldiniz. Hayatta hepimizin kullandığı bir ortak noktamız var: Sözcükler. Ölümsüzlüğün icadı. Ruhlarımızın tarihini, evrenin kalbinde saklayan sihir. Bir ağacın yeşiline takılan nefes. Henüz yaşanmamış/solunmamış bir tarihin ayak sesleri. Arayışın ‘Daima!’ diye bağıran izleri...

Diğer