2024 – Anlam Kayması
Anlam kayması, Türkçede kullanılan haber ve dilek kiplerinin yanlış şekilde, yanlış anlamı veya işi anlatacak biçimde kullanılmasıdır.
Bu yılı “anlam kayması” ilan ediyorum. 2025’e varmamıza yalnızca iki ay kalmışken kendi içimde bu yılın muhasebesini yapıyor ve zihnimde yalnızca bu tamlamayı buluyorum: anlam kayması.
Vikipedi, anlam kaymasının tanımı yazının başında paylaştığım şekilde yapıyor. Bu yıl, haberler ve dilekler ne kadar da örtüşmüyor. Umuda, birliğe, iyi bir şeylerin varlığına, iyi şeylerin kaldığına inanmaya çalıştıkça her gün daha karanlık haberler kapımızı çalıyor. Böyle bir haber ikliminde soluk alıp veren özel hayatlarımızın da pek yolunda gittiği söylenemez. Son zamanlarda iletişim kurduğum herkesin sesinde bir mutsuzluk yükseliyor. Bu öyle bir mutsuzluk ki bambaşka hayatlar aynı çıkmazların içinde birleşiyor.
Örneğin,
10 yıldır bankada çalışan bir arkadaşım da 10 yıldır özel sektörde aynı anda iki üç işe birden koşturan arkadaşım da mutsuz hissediyor. Biri sürekli güvende kalmayı tercih ettiği için hayatı kaçırdığından, diğeri hayatın içinde özgürce koştuğu için yorulduğundan güvensiz hissediyor.
Bebeğiyle birlikte sürekli evde olan ve annelik kimliği çerçevesinde işlerini yürütmeye çalışan kişi de yetersiz hissediyor, bebeğini güvendiği birine emanet edip iş hayatına dönen biri de güvensiz hissediyor.
Eşi ve çocuklarıyla hayatın içinde koşturan aileler de bekar ve ahenkli bir ilişki arayışı içinde olan bireyler de yorgun hissediyor.
Bütün yıl tatil yapmayı hayal eden ve o bir hafta için muazzam bir bütçe ayıran kişi tatil de dönüşünü düşünüp kederleniyor, bütün yıl tatil yapma hayalini gerçekleştiremeyen kişi de geleceği düşünüp kederleniyor.
Herkes içinde sönmüş bir dağdan yaslı. Herkes kayıp bir coşkunun ve neşenin izini sürüyor. Böyle bir iklimde bireysel bir güçle zihni, ruhu, duyguyu, kalbi yeşertmek gerekiyor. Çünkü anlam tam da kendi ellerimizi tutmak yerine kendimizden zıt yöne kaçtığımızda kaymaya başlıyor. Hissetmemek için yediğimizde, düşünmemek için sürekli bir şeyler izlediğimizde, kendimizi duymamak için kulağımıza kulaklıklar teptiğimizde, hiç durmadığımızda, bir camın kenarında çayla kahveyle soluklanmadığımızda, tamamladığımız her güne şükretmediğimizde, ruhun ilahi kaynağına güvenmediğimizde, sahip olduğumuz tüm kaynakların gölgesinde yetersiz hissettiğimizde hem bizdeki hem de yansımamız olan dünyadaki anlam kaymaya başlıyor. Dilekler ve haberler birbirini karşılamıyor. Hatta ilginç bir şekilde yaşamdaki çok küçük parçalar bile güzelliklerine ihanet etmeye başlıyorlar. Geçen sezon bayıla bayıla izlediğin dizi yeni sezonun ilk bölümünde seni şoka uğratacak kadar bozuluyor… Kaç yıllık dostum, ailem dediğin kişilerin hiç tahmin edemediğin sözleri ve davranışları büyük bir tahribat yaratıyor… İlham aldığın bir sanatçı hayranlığını baltalayacak şeylere imza atıyor… Güvendiğin bir iş arkadaşın bir başkasının emeğini hiçe sayacak kadar bencilleşiyor.
Anlam kayması öyle bir başlangıç ki insanın ve insanlığın sahip olduğu tüm sabit değerler yerinden oynamaya ve sırtımızı yasladığımız güven çemberini sıkıştırmaya başlıyor. Bu yazının örnekleri çok oldu fakat oluyor bunlar. Bu örneklerin hepsi sevdiklerimin seslerinden kopup geliyor. Bu örneklerin hepsi ciddi kalp kırıyor. Bu yıl bana insan olmanın sorumluluğunu hatırlatıyor.
2025’e iki ay var. Yeni bir yıla geçişin bir önemi yok. Önemli olan bir halden başka bir hale geçebilmek. Bu günümüzde pek kolay değil, zaman alıyor fakat o zaman ancak şimdi bir şeyler yapmaya ve hissetmeye başlarsak geliyor. Öyleyse şimdi, tam bu an, anlam kaymasın durdurmanın ilk adımı. İnanıyorum ki anlam tahtına oturduğunda hayatlarımızda neşe ve coşku doğacak. Bilirsiniz ki umudu hiçbir zaman yitirmemek bizde Ata sporu 🙂
Bu bireysel iç dökümü kolektife katkı olsun.