Çernobil Duası – Geleceğin Tarihi ~ Svetlano Aleksiyeviç


“Geleceğin tarihi” tamlaması kurgulanabiliyorsa şayet, şu ana, izi önündeki tüm zamanı değiştirecek olan bir damga vurulmuş demektir. Bu öyle bir damga ki: 
Ruhumuzda yerleşik hayata geçen acılar,
Bir anda ölümcül bir darbeyle makaslanan hayatlar,
Eriyen insan bedenlerinin içinde sevdiklerini arayanlar,
“Şunu unutmamanız lazım; karşınızda duran kişi kocanız değil artık, sevdiğiniz o adam değil. Şimdi karşınızda yüksek yoğunlukta zehir yayan bir radyoaktif nesne var.” diyen sağlıkçılar,
Ölüme doğan bebekler,
Bir masa örtüsünü toplar gibi topladığımız bitki örtüsü,
Ve o örtünün ikliminde yaşayan canlar,
Kalemi kırılan hayatlar,
Mürekkebi tükenen öyküler…

Çernobil Faciası

İsveç Akademisi, Svetlana Aleksiyeviç’e Nobel Ödülü verdiğinde yazarın “yeni bir edebi tür” yarattığını belirtmiş, eserlerini de “duyguların ve ruhun tarihi” sözcükleriyle betimlemişti.
Ben ise monolog biçimindeki röportajları okurken, darmadağın olmuş puzzle parçalarıyla tanıştığımı, kayıp parçaları onlarla birlikte andığımı ve bütünlüğü sonsuza dek kaybettiğimizi hissettim.

Tanıdığım en dürüst kitapla işte böyle tanıştık.

Kitaba ruh veren yazar memleketine ithafen… Çünkü inanıyorum ki, kitapların da memleketi ve bağlı oldukları bir toprak var.

Mavi Tuna’dan… “Ukrayna’ya vardığımda kendimi ilk defa hazır hissettim. Dökülmek için… Önce boşluk hissi, sonra yudum yudum dolmak, kabına sığmamak, kendine yenilip taşmak, sonra hacmini parçalamak, özgürlüğün tadım testi ve denge arayışı. Benim sorularımın işaretlerini silen bir cevabın sesi.”

İTEF’in can verdiği Tuna Nehri Paylaşımlarına Buradan ulaşabilirsiniz.

Paylaşmak ister misiniz?

İPEK SÖZEN

Evrenime hoş geldiniz. Hayatta hepimizin kullandığı bir ortak noktamız var: Sözcükler. Ölümsüzlüğün icadı. Ruhlarımızın tarihini, evrenin kalbinde saklayan sihir. Bir ağacın yeşiline takılan nefes. Henüz yaşanmamış/solunmamış bir tarihin ayak sesleri. Arayışın ‘Daima!’ diye bağıran izleri...

Diğer