İnsan – Yaşam – Tanım – Zihin ve Kalp

İnsan bunca ağır hissederken nasıl ilerleyebilir?
İnsan bu kadar ağırlıksız ve boşluk hissederken aynı zamanda neden hafifleyemiyor?
Bu kalp ağrısı neden?
Zihnime çöken gölgeler kimin? Hangi duyguların? Hangi durum ve olayların?

Soruların izleriyle inşa ettiği ruhsal kariyer tapınağınıza mavi bir merhaba!
Bugün, kimileriniz bir kabustan uyandı. Kimileriniz güneşin iziyle… Işığın ritmiyle.. Televizyonun sesiyle.. Alarm ile.. Telefon ile tecelli eden bir kişi ya da bir ısrar ile.. Kiminiz tersinden, kiminiz huzurundan, kiminiz yalnızlığından uyandı.

Ve gün hepimiz için başladı.

Umutla. Işıkla. Değerle. Yolculukla. Bizi kucağına alarak. Korumak için arkada, izlemek için önünde tutarak. Derimize tutunarak. Talep ederek. Bekleterek. Akarak. Sayısız formül ve tonda, sayısız formda, sayısız olay ve durumla, herkes için farklı ve herkes için aynı olarak, Gün Başladı 🙂

Ben bugün sözcüklerle uyandım. Kendime yazmak, öyküleşmek istedim. Lakin birkaç harf zihnimi gıdıkladı ve gülümseyerek karakterler ile vedalaştım. Bugünü öykülerle şifrelemek yerine, size dosdoğru yazmaya karar verdim. Belki de bu yazıyla blog olmanın başka bir sıfatına daha erişmiş olacağım: Derin Paylaşım.
Yani, içini açabilmek. Filtresiz, şifresiz ve duvarsız. Oyunlar ya da öyküler kurmadan anlatacağım.

Başlangıç noktamız ruhsal kariyer olsun. Kariyer nedir?
Kariyer: Bir meslekte zaman ve çalışmayla elde edilen aşama, başarı ve uzmanlık.
Bu tanımın içinden bir formül uyanıyor: Çalışmak ~ Zaman ~ Aşama ~ Başarı ~ Uzmanlık. Bu formül yaşantımızın başka alanlarına da uygulanamaz mı? Hepimizin sosyal ve ruhsal kariyeri yok mu?
Var dediğinizi duyar gibiyim. O halde bir zihin haritası hazırlayarak bu kariyerlerin odak noktalarını belirlemek, bu noktalardan yola çıkmak, çıktığımız yollarda keşfetmek, fark etmek ve mutlaka mola vermek, nasıl mümkün olabilir?
Zamanımız var. Her daim. Lakin bizim aradığımız kendimize kalacak, sessiz ve dingin bir zaman. Sıkıştırılmayan, değerli bir zaman.
Aşamalar yolun içerisinde kendiliğinden gelecek..
Başarı, elde edilmeyecek, hissedilecek.
Ve uzmanlık. İnsan kendisi ya da ilişkileri hakkında uzmanlaşabilir mi?  Şahibeli bir soru. Cevabı herkese göre değişir. Bana soracak olursanız, ben zaten uzmanım diyen, kendinden uzaktır. Her gün yeniden başlayan, uyuyan ve uyanan, yaşadığı her şeyle değişen ve dönüşen, güncellenen, su gibi bir varlığın uzmanı olmak ne derece mümkün? Uzmanlık bir ütopya. Fakat düşüncesi bile ruhumuza ahenk 🙂

İkinci konumuz ‘Güçlükler ve Zorluklar’ olsun. Hepinizin zihin haritasında yer edecek olan maddeler bunlar üzerine kurulu olacak.
Haritanızın maddelerine sorular sorun. Olayları ve akışı yazın… Ve kendinize sorun… Sorular hangi kapıyı açacağını bilmediğimiz anahtarlar. Anahtarları kapılarınızla tanıştırın ve kilitlerinizi tanıyın. Size bunları anlatırken bile zihnime sorular koşuyor.
O kilitleri oraya kim koydu? Siz mi? Bir başkası mı?
O kişi siz iseniz.. Neyi saklamak, kilit altına almak istediniz? Ve o kilitleri hangi sorular açar?
O kişi bir başkası ise.. Size ait bir alana bir başkasının kilit vurmasına izin verdiniz mi sahiden? Yoksa bu bir ihlal mi? Hangi duygu ve düşünceleriniz zedelendi?
Bırakalım sorular çoğalsın. Korkunuzu hisseder gibiyim.. Sorulardan korkmayı bize ilk kim öğretti?

Bir de başka bir tanımla yol alalım… Güç ne demek?
Güç: Fizik, düşünce ve ahlak yönünden bir etki yapabilme veya bir etkiye direnebilme yeteneği, kuvvet, efor.
– Bir olaya yol açan her türlü hareket, kuvvet, takat.
– Sınırsız, mutlak nitelik.
– Büyük etkinliği ve önemi olan nitelik.
– Siyasi, ekonomik, askerî vb. bakımlardan etki ve önemi büyük olan devlet, devletler topluluğu.
– Bir toprağın verimlilik yeteneği.
– Bir ulus, bir ordu vb.nin ekonomik, endüstriyel ve askerî potansiyeli.

Peki güçlük ne demek?
Her şeyden önce kökünü güçten alan demek.
Tanım olarak ise; Ağır ve yorucu emek, zahmet, meşakkat demek.

O halde güçlük, güce yolculuk.
Kişisel, sosyal, psikolojik, siyasi, coğrafi ve ekonomik anlamda boyutu olan, binbir tanıma, sıfata ve değere sahip, dengesi olan, bu denli zengin bir kavrama ulaşmak için yolda sarf ettiğimiz efor, çaba ve emek demek güçlük.
Güçlüğün varlığı her şeyden önce bir şükür sebebi değil mi 🙂

Zihin haritamıza dönelim. Ana meselemizi, bunu yaratan güçlükleri belirledik. Kendimize ve evrenin bize sunduğu açmaza sorular sorduk. Cevapların arayışına başladık. Bu sorunun bize bir şeyi işaret ettiğine ikna olduk. Bir süreçte olduğumuzu, bir şeyi öğrenmek üzere olduğumuzu kavradık.. Şimdi aklınızdan geçen soruyu duyar gibiyim. Peki çözüm ne? Cevapları bulabilecek miyiz?
Dürüst ve çarpıcı bir cevap: Bilmiyorum.
Bildiklerim: Zihninizi kağıda dökünce ve sözcüklerle buluşturunca rahatlayacağınız…
Kendinize sorular sordukça yeni keşifler yapacağınız, kapılarınızın ve kilitlerinizin, dehlizlerinizin, kendinizin farkına varacağınız…
Sakinleşeceğiniz…
Ferahlayacağınız…
Farkında olacağınız…
Kendinize dolu dolu bir zaman armağan etmiş olacağınız…
Bir parça huzurla tanışacağınız…
Ve şükür duygusuna adım atabilme ihtimaliniz…
Bildiklerim, sizi bu yolculuğa çıkarmak için heyecanlandırdıysa, ne mutlu.

Son olarak sözleri ruhuma nakış gibi işlenen Ege Soley’in Sakin adlı kitabında geçen bir şeyden bahsetmek istiyorum. Yani sakinliği anlatmak istiyorum. Ege Soley diyor ki, “Ağaca bakın, kuşu izleyin, doğayı takip edin ve doğa gibi olun. Öyle akışta… Zamanın ve durumun bir parçası olarak… Devinerek… Koşmadan, telaşlanmadan ve kontrol etmeden… Sadece doğa gibi durun ve aynı anda var olun.”

Tüm bu sözcüklerin hayata ve ruha katkısı olsun!

https://www.dogankitap.com.tr/yazar/ege-soley

[contact-form][contact-field label=”İsim” type=”name” required=”true” /][contact-field label=”E-posta” type=”email” required=”true” /][contact-field label=”İnternet sitesi” type=”url” /][contact-field label=”Mesaj” type=”textarea” /][/contact-form]

Paylaşmak ister misiniz?

İPEK SÖZEN

Evrenime hoş geldiniz. Hayatta hepimizin kullandığı bir ortak noktamız var: Sözcükler. Ölümsüzlüğün icadı. Ruhlarımızın tarihini, evrenin kalbinde saklayan sihir. Bir ağacın yeşiline takılan nefes. Henüz yaşanmamış/solunmamış bir tarihin ayak sesleri. Arayışın ‘Daima!’ diye bağıran izleri...

Diğer