Tek Sesli, İki Sessiz

Bugün Dünya Öykü Günü. 

Bugün, Aşk’ı kutlamanın bir simgesi haline gelen, tek günlük kırmızı bir mevsim yaşatan 14 Şubat Sevgililer Günü.

Birbirinden apayrı anlamlara yürüdüğünü sandığımız bugün, aslında isabetli ve bir o kadar da tutarlı bir noktada bütünleniyor: Kalplerimizde. 

Bugün, yaşantımızın cevheri aşkla öyküleştiğimiz gün. Biz her daim Aşk‘ı öykülüyoruz. Kalbimizin çıktığı yolculukta yerimizi belirlemeye çalışıyoruz. Kimimiz bir yolcu, kimimiz yolcunun kendini sakladığı bavulu, kimimiz yol, kimimiz yağmur, kimimiz harita, kimimiz adım, kimimiz iz, kimimiz müzik olmayı seçiyoruz. Herkes bir şey oluyor ve işte yolculuk böyle dönüşüyor. 

Aşkın çerçevesini kırdığımızda görüyoruz ki; tarih, aşkı anlamaya, anlamlandırmaya, evrene kazımaya çalışan bir birikim. Tarih, gen gibi aktardığımız insani bir alüvyon.

Tarih, üç kriterlerle sınıflandırılıyor.

Zamana Göre: Kontrol edilmeyi sevmeyen, gizemli ve akıcı bu kavram, sahip olduğumuz ya da var etmeye çalıştığımız tüm anlamları kapsıyor. Zaman bizim izimiz. İçimizin yankısı. Kendiliğinden icat olan dilimiz. Zaman, kısıtımız ve özgürlüğümüz. Zaman, geçiciliğimiz ya da ölümsüzlüğümüz. Zaman, içinde arındığımız. 

Mekana Göre: Konum bilgimiz. Zamanla işbirliği yapan, yolculuğumuzun atası. Nerede durduğumuz ve olduğumuzla ilgilenen toplum sınavı. Bazen basamaklı, bazen bulutların üstü, bazen sapasağlam bir yeryüzü, bazen dikenli, bazen çamurlu, bazen kurak, bazen çiçeklerle bezeli olabilen, taban. Yükseklik korkusunun mimarı. Adımlarımızı seven, rota belirleyen.

Konuya Göre: Duygularla örülen, düşüncelere evrilen, milyonlarca evren yaratan iç akış. Konu, her daim aşk. Zamandan azade, mekandan bağımsız aşk. Sevilmekle başlayan, kendini seven, kalbine eşlik edecek olanı arayan, ilahi, ailevi, ulvi, mesleki, memleket olan aşk. Sıfatlarını bir pelerin gibi taşıyan, tarihin kahramanı aşk.

Öyküyle bütünlenen ve ifade gücü kazanan aşk, bugün görünür bir odağımız oluyor. Üzerine giydiği tüm kostümlerden, dönüştürüldüğü aksesuar olma halinden sıyrılıyor… Apaçık bir anlam gibi derin derin bakıyor. Baktığı kişinin gözüne bir görüntü yansıtıyor. Tıpkı bir projeksiyon gibi…

Kimi limandan pembeler ve morlar içinde uzaklaşan bir vapur görüyor…

Kimi vapurun içinde, köpüklenen suların ardındaki limanı izliyor…

Kimi sınırları aşan sezgisiyle bir Brezilya deyimini paylaşıyor: Cafuné…

Kimi eller buluşuyor, kimi kadehler konuşuyor..

Kimi yavrusunun avuç içlerini koklayarak öpüyor..

Kimi enfes bir sofra kuruyor..

Kimi içinde taşıdığı nefesle, bir balon gibi yükseliyor.. 

Kimi bir sürpriz hazırlığında..

Kimi göğe bakıyor..

Aşk bu sabah aşılanmış bir bilinçle gözlerimizi açıyor. Hepimizin kanallarından bambaşka bir yoğunluk ve hızla akıyor. Tek sesli, iki sessiz harfi yan yana taşıyan bu kısa sözcük, tüm insanlığı aynı duyguda eşitliyor. 

Bir ve Biz oluyoruz. 

24 saat süren, tek bir mevsim boyunca.

Paylaşmak ister misiniz?

İPEK SÖZEN

Evrenime hoş geldiniz. Hayatta hepimizin kullandığı bir ortak noktamız var: Sözcükler. Ölümsüzlüğün icadı. Ruhlarımızın tarihini, evrenin kalbinde saklayan sihir. Bir ağacın yeşiline takılan nefes. Henüz yaşanmamış/solunmamış bir tarihin ayak sesleri. Arayışın ‘Daima!’ diye bağıran izleri...

Diğer