Neden Yazıyoruz?
Bugüne kadar bu soruyu pek çok insana sordum. Aldığım tüm cevapları yazının sonunda maddeler halinde sıralayacağım.
Yazmak, bize tahsis edilmiş, en az konuşmak kadar bize ait olan bir aracımız. Bu iki araç aynı anneden doğmuş iki çocuk gibi farklı mizaçlarla büyüyor.
- Konuşmak, kolaylıkla gerçekleşirken, yazı kendi zamanını bekliyor.
- Konuşmak için gereken tek materyal sesimiz iken, yazı için ellerimiz çalışıyor.
- Doğası gereği konuşmak hızlı, yazmak daha yavaş bir eylem.
- Konuşurken filtrelere daha az ihtiyaç duyuyoruz, dolayısıyla pek seçici değiliz. Uzun uzun anlatabiliriz. Çünkü bir engelimiz yok. Fakat yazarken kelimelerimizi seçerek kullanıyoruz. Çünkü elimizin yorulmadan art arda kuracağı cümlelerin sayısı sınırlı.
- Konuşurken sadece işitsel, fakat yazıda hem işitsel hem de görsel bir alandayız.
Yazdıklarımız, seçmiş olduklarımız. Bu nedenle bize, bize dair çok fazla şey söylüyor. Yazmak edebi kimliğinden azledildiğinde; geriye ışık saçan bir farkındalık kalıyor. Konuştuklarımızı, dert edindiklerimizi, döngü ve tekrarlarımızı yazıya döktüğümüzde, sözcük haritamız ortaya çıkmaya başlıyor. Sadece kendi sözlüğümüzü keşfetmek bile eğlenceli bir şifadır.
İnsanlardan ve kendimden topladığım sebepler:
- Yazmak, rahatlatıyor.
- Yazmak, ürettiğimi hissettiriyor.
- Yazmak, duygulandırıyor.
- Yazınca daha özgür hissediyorum.
- Başka bir karakterin yaşantısıymış gibi kendimi yazdığımda yaşadıklarımı şifrelemiş oluyorum. Bir nevi şifreli bir günlük.
- Yazı, kendimi anlamamı sağlıyor.
- Öykülerimde sürekli olarak kullandığım sözcükler ve karakterler iç dünyama dair çok şey söylüyor.
- Kullandığım her sözcüğün altında ne olduğunu keşfediyorum.
- Yazmak, anlamı sağlıyor.
- Yazmak, beni eğlendiriyor.
- Yazmak, düşündürüyor.
- Yazınca her şeyi daha net görüyor ve algılıyorum.
- Yazmak, bir araç.