46’lık Dergi 17. Sayı – “Toprak ve Irmak”

TOPRAK VE IRMAK

Dokuzların yanında dörtlerin hüküm sürdüğü bir zamanlar… Toprak, Irmak’ın yanında köklenir. Toprak’ın amaçlı/azimli/naif köklerini tanıyan Irmak, onun bereketine âşık olur. Toprak, kararsız kalır önce filiz verip vermemekte, lakin suyun bu neşeli akışı onu mest eder. Kendi yeraltı karanlığından sonra Irmak’ın bu serin rahatlığının onu ferahlatacağını düşünür ve Irmak’la filizlenir.

Dokuzların yanından dörtler sonsuza dek sürülür, beşler kasıla gerine tahtlarına çıkarken filiz büyür ve bir Başak olur. Toprak bereketini, Irmak saf sevgisini katar Başak’ın özüne. Başak filizlendikten sonra Toprak ve Irmak bir daha hiç yalnız kalamaz. Doğal bir kalabalığı doyasıya koşturasıya yaşarlar. Başak takvim yapraklarını rüzgâr gibi koparırcasına büyür. Yediler beşleri, milenyum ikiler kral dokuzları kovalar. Sayılar asla kalıcı olamayacaklarının bilgisinde, azimle zamanda koşarlar.

Zaman geçtikçe, Başak değiştirir Toprak ve Irmak’ı; dengeleriyle oynar, kimyalarını bozar. Hep birlikte tepkimeye girerler, yollarına karışarak devam ederler. Toprak tüm alüvyonunu Başak için biriktirir. Irmak yolunu yatağını değiştirir taşmamak için. İkisinin tek ebedi amacı Başak’ın boynunun bükülmemesidir. Zaman geçer doğanın dengesi bozulur. Toprak ne yol olur ne de verimli kalabilir. Irmak dünyaya karşı koyamaz, kirlenir. Ta ki Başak olgunlaştığına karar verip tohumundan ellere dökülene kadar…

Toprak sarsılır, her zerresi depremli… Irmak coşkusunu kaybeder, cılızlaşır, ömrünce kısalır… Buhran döngüsünden kurtulup yan yana geldiklerinde birbirlerini tanıyamazlar. Kendi tarihleri toprak olup suya karışmış gibidir. Doğan güneşin ufkuna, umuduna uzanıp “Yeniden!” derler. Toprak köklerini arar, Irmak mineralinden özünden arttırıp onu sular. Birbirlerine akacak yolları yeniden bulmaya çalışırlar.

Zaman geçer, sayılar yorulur ama ne yapsalar yeniden yeşertemezler tarihlerini/kendilerini. Birbirlerine karıştıkça çamur olup, özlerini izleri uğruna kaybederler. Durdurulması imkânsız bir hale dönüşür bu erozyon halleri. Cılız Irmak ve yorgun Toprak bu çamurdan kendilerine dönememenin çaresizliğine ağlayıp dururlar. Bu ağlayan yağmurlar onlara bir koku getirir. Toprak kadar engin, Irmak kadar temiz bir ekmek kokusu. Güneşte bir değirmen ışıldar. Sayılar zamanın karşısında un ufak olur. Toprak ve Irmak işte o an anlar: Ellere ve yerlere düşeceğiz, savrulacağız ve kirleneceğiz, hayatın değirmeninde sayılar ve onların tahtlarıyla birlikte öğütüleceğiz ve yeni hallerimizle yeni yollara dolanıp kendi ağız tadımıza geri döneceğiz. Hayat bizi daima birbirimize kenetleyecek. Bazen bir koku, bazen bir dokuyla.

46’lık Dergi Instagram
Paylaşmak ister misiniz?

İPEK SÖZEN

Evrenime hoş geldiniz. Hayatta hepimizin kullandığı bir ortak noktamız var: Sözcükler. Ölümsüzlüğün icadı. Ruhlarımızın tarihini, evrenin kalbinde saklayan sihir. Bir ağacın yeşiline takılan nefes. Henüz yaşanmamış/solunmamış bir tarihin ayak sesleri. Arayışın ‘Daima!’ diye bağıran izleri...

Diğer