Human Design Sanat – Mümkün mü?

Human Design bir insan tasarımı sistemi. 

Var olan her insanın bir tasarımla, ona ait bir özle doğduğuna, 

Fakat zaman içinde bu orijinal oluştan koptuğuna,

Bu kopuşun hüsranıyla mutsuz olduğuna,

Gitgide kendinden başka bir şeye dönüştüğüne inanıyor. Sistemin işleyişi aynı zamanda bunu kanıtlıyor. Günümüzün dinamiklerini hesaba kattığımızda hepimiz kendimizden başka bir şey türetme serüveni içinde sürükleniyoruz. Bundan önce yazdığım Human Design yazılarında bunlardan parça parça bahsetmiştik.

Yaşamda olmaktan haz duymadığımız, var olmadığımızı hissettiğimiz her an orijinal benliğimizin hasretini çekmekteyiz. Tasarımımızı tanıyarak, bu dünyaya neden geldiğimizi bulgulayarak yolları tersten yürüyebilir ve orijinal kimliğimize varabiliriz. Bu da İnsan Tasarımı Sistemi’nin çalışma metodudur. İnsan, kendisi üzerinde çalışan ve yol alabilen bir varlıktır.

Tam bu noktada ruhumda Human Design Sanat başlığını doğuran soruya geliyoruz: 

Her insanın bir tasarımı olduğuna göre, evrende var olan kurmaca karakterlerin de bir tasarımı olabilir. 

  • Bir yazar ve yazar koçu olarak yazıda bir karakter yaratmak üzerine öyle çok çalıştım ki… Karakteri var edecek oyunlar, çarklar, fiziksel-psikolojik-sosyolojik boyutlar, arketipler, ruhunun bayrak renkleri, hobileri-fobileri, hayalleri ve gerçekleri… Tıpkı bir insan gibi onu gerçekliğe kavuşturmak için öğrencilerimle ve kendi içimde defalarca derin kuyulara düşüp çıktım. Her anını harflerle düşlediğim bir karakter tabii ki ortaya bir tasarım da koydu. Koymalıydı da. Şu an hangi kitabı açsanız, karakterini beş on sayfa tanısanız, onun tasarımının nasıl ince ince önünüze döküldüğünü görürsünüz. Tüm dünyanın bildiği Romeo ve Juliet’in Human Design tasarımı olmadığını kim söyleyebilir? 
  • Geldik filmlere… Yapısı gereği anlatıcıyı ve betimlemeyi daha sınırlı kullansa da nasıl hareket ettiğini, nasıl tepki verdiğini, en çok hangi noktada ve döngüde takıldığını an an izlediğimiz bir karakter elbette ki bir tasarıma sahiptir. Bu gözle izlendiğinde o bir kurmaca değil, ekranın içinde soluk alıp veren biridir. Tüm dünyanın hatırladığı Jack ve Rose’un Human Design tasarımlarının olmadığını kim söyleyebilir? Böyle bir öyküde iki tasarımın nasıl iç içe geçtiği ve oluşturduğu kuantum harita bile görülebilir. 
  • Şiirlerde ve şarkılarda da yaşayan karakterler var. 
  • Ünlü tabloların içinde tek bir karede yaşayan karakterler var. Onların canlı bir akışı yok belki fakat hepsinin mutlaka kendine dair bir verisi var. 

Bunu fark ettikten sonra kurmaca olan her şeyin özündeki tasarımı görmeye başlıyoruz. Buna itiraz edenler, kurmaca bir gerçekliği temsil etmiyor diyenler ve dolayısıyla bir tasarıma sahip olamayacaklarını söyleyenler olacaktır. Öyleyse hep yaptığımız gibi önce kelimenin anlamını bir inceleyelim.

Kurmaca: 

  1. Gerçekte olmadığı halde varmış gibi tasarımlanan, düşsel, yapıntısal.
  2. YAZIN TERİMİ

Gerçek yaşamın somut olgu ve olaylarıyla doğrudan doğruya bir özdeşlik ilişkisi kurulmasına elverişli olmayan, yaratısal.

Her iki tanım da gerçeklik olmadığının altını çiziyor peki ya onları var edenler? Onların yaratıcıları gerçek değil mi? Tüm sanatçıların bir Human Design tasarımı yok mu? Onlar kendi tasarımlarını kullanarak ortaya yeni bir şey koyamazlar mı?

Sorular soruları çağırıyor. Bu konu sahiden de soru işaretli pekçok alan barındırıyor.  Bir sanatçının kendi tasarımını kullanarak bir şey ürettiğini düşündümüzde akıllara hemen şu soru geliyor:

Bir sanatçı ortaya koyduğu eserdeki karakteri kendisi gibi mi yaratır yoksa kendinden başka bir şekilde mi tasarlar? Sanatçı yarattığı kurmacayı kendisinden ne kadar uzağa koyar? 

Bunu tespit edebilmek için kendi adıma şöyle bir yöntemi uyguluyorum: Önce bir kitabın içindeki karakteri tasarım olarak inceliyorum, kitap bittikten sonra ise yazarın tasarımına bakıyorum. Eğer elimde yeterli veri var ise… Açığa çıkan sonuç, yazarın yapmak istediğine de ışık tutuyor. Bu gerçekten çok önemli; bir yazarın gerçekte ve en dipte ne yapmak istediği. Böylece yaratım sürecinin içinde kendi tasarımımızın nasıl bir yol izlediğini de tespit edebiliyorum. Bu tıpkı anne baba olmak gibi… Herkes parmak izi gibi biricik bir ebeveynlik inşa ediyor ve bunu ister istemez kendi tasarımıyla çocuğunu yetiştiriyor. Çocuklar da yaratılmış bir eser, hatta bazen biraz kurmaca…

Bu yazının ve soru setinin son adımında Human Design Sanat’ın ilk eylemine varıyoruz: Bundan böyle karşılaştığım kurmaca karakterlerin Human Design Karakter Tasarımları’nı sizinle paylaşacağım. Human Design terimleri de kullanacağım fakat sistemi bilmeyenler de rahatlıkla anlayabilecekler. Siz de kendi tanıştığınız karakterleri incelerseniz benimle paylaşabilirsiniz. Ya da çok sevdiğiniz ve incelememi istediğiniz bir karakter olursa fark@ipeksozen.com adresinden bana yazabilirsiniz. Ya da belki bu sistem hakkındaki fikirlerinizi söylersiniz.

Hayata katkı olsun! 

Paylaşmak ister misiniz?

İPEK SÖZEN

Evrenime hoş geldiniz. Hayatta hepimizin kullandığı bir ortak noktamız var: Sözcükler. Ölümsüzlüğün icadı. Ruhlarımızın tarihini, evrenin kalbinde saklayan sihir. Bir ağacın yeşiline takılan nefes. Henüz yaşanmamış/solunmamış bir tarihin ayak sesleri. Arayışın ‘Daima!’ diye bağıran izleri...

Diğer