Büyüme Atağı: Ortak Bir Hikâyenin Kahramanlarıyız

Temmuz geldi. Haziran’ın nazlı havalarını düşünecek olursak yaz yeni başlıyor sanki. Güneş yeryüzünü yeni yeni demliyor. Tam da yaz başlangıcında Toprak 8 haftalık oluyor ve başlıyor ikinci büyüme atağı. İlki çok tatlı geçmişti bakalım şimdi neler olacak derken ansızın ortaya çıkıveren bir huzursuzlukla karşılaşıyoruz. Böyle durumlarda ben tam bir ‘deneyimciyim’. Benzer hikayelerin kahramanlarına danışıyorum hemen. Deneyimli annelerden biri, aynı zamanda bilgisine güvendiğim bir arkadaşım, “Şu an çok fazla şey yapmak zorunda kalıyor. Büyüyor ve bu onu korkutuyor. Anne karnına geri dönmek istiyor.  Fakat geçecek. Bunu atlattığında gökkuşağı tadında günler gelecek.” dedi. Bu cümleler gün içinde kafamın içinde dönüp durmaya başladı. Aslında Toprak için bugünlerde dünya renkleniyor ve şekil kazanıyor. Algısı gelişiyor ve bizimle iletişimi güçleniyor. Bedenen ve ruhen büyüyor. Tablo şahane görünüyor fakat tüm bunlar onu korkutuyor. Güvende hissettiği alana dönmek istiyor. Konforuna… Tanıdık değil mi? O an şunu anladım: Tüm insanlık, ortak bir hikayenin sıradışı kahramanlarıyız. Bebeklerle aynı yazgıdayız hâlâ. Ne kadar büyüsek de bebek adımlarıyla ilerliyoruz hayatta. Bizi büyütecek bir kararın eşiğinde kaçıp güvenli alanımıza saklanmak istiyoruz. Bizi derinden çapalayan tüm acılar, başarılar, hayaller ve hayal kırıklıkları karşısında tedirgin oluyoruz. Sebepli sebepsiz içimize yerleşen tüm iç sıkıntıları buradan mürekkepleniyor. Yani büyümek her yaşta bir çekince. Büyümek tatlı bir zulüm; ancak sevdiklerimizin sıcaklığında geçip giden. Yanındayız Toprak, gönlünü güneşe sere sere büyü diye… Boşluktan ve korkusundan özgürleş diye… Zamanın tadına varman için… Hep buradayız.

Bugüne kadar çocuk sahibi olmakla ilgili bir sürü şey duydum. Herhalde tüm ebeveynlerden duyduğum ortak şey şuydu: Bizi büyüttü. Şimdi bu anıyı düşündüğümde ne demek istediklerini anlıyorum. Büyümeyi gerçekleştiren, onlardaki değişimi görmekten ziyade kendimizin pek değişmediğini görmek. Dolayısıyla benim çocukluğum, şu anki ben ve oğlum, birlikte bir daha deneyimliyoruz her şeyi. Büyümek katmerleniyor. 

Yaşanmayanlar klişeleşiyor, deneyimlenenler ise gerçeğe. Bugünün gerçeği de bu oldu. Aklımız ve ruhumuzdaki dikenleri ayıkladığımız bu yaz ayında kendi büyüme ataklarınızı düşünün. Hangi acı, hangi olay, hangi an, hangi hayal, hangi haber, hangi değişiklik, hangi ayrılık, hangi kavuşma sizi büyümenin eşiğine getirdi bu yıl? O eşikten geçmemek için nerelere kaçtınız? Ya da hangi kaçışlardan vazgeçtiniz? Güncel anne karnınız, konforlu dünyanız neresi? Kimin sevgisi büyümenin sancısını dindirirdi? 

Tüm bebek ruhlar için harika bir yaz olsun! 

Paylaşmak ister misiniz?

İPEK SÖZEN

Evrenime hoş geldiniz. Hayatta hepimizin kullandığı bir ortak noktamız var: Sözcükler. Ölümsüzlüğün icadı. Ruhlarımızın tarihini, evrenin kalbinde saklayan sihir. Bir ağacın yeşiline takılan nefes. Henüz yaşanmamış/solunmamış bir tarihin ayak sesleri. Arayışın ‘Daima!’ diye bağıran izleri...

Diğer