Bekleyiş: Gün Korkusu

Sessizliğin başkentindeyim. Dünyanın dışına çıkmış gibi… Atmosferinden kurtulmuş gibi… Bir yeterlilik duygusunun sarmaladığı bir evrenim var artık. Hava soğuk, olsun varlığımızın sıcaklığı yeter. İnternet az, olsun dünyadan daha da kopalım. Haftasonu yağmur var, olsun hafta ortası güneşli. Bugün elektrikler kesik, olsun güneş var dışarı çıkalım. Yanıma az kitap ama almışım, olsun yine de var, yetmezse buradakilerden okurum.

Bu su yeter… Bu yemek yeter… Bu kahve yeter… Dünyayla bu kadar bağlantı yeter… Özet bu. Sanırım tüm yaşananlar bana iyi düşünmeyi, iyiye alışmayı, iyiyi ummayı öğretiyor. Bir cennetin içindeyim. Sorgulardan uzak. Dua içindeyim. Huşu içindeyim. İşaretini aldım. Güven… diyorsun. Güveniyorum.

Bugün bulutlar karmaşık. Fırça darbesi gibi…Üstümüze kapanan pamuk gibi… Bombesiz ve çizimsiz.

Nasıl hissediyorum?
Çok fazla. Güneş fazla. Doğa fazla. Deniz fazla. Tuz fazla. Günler yavaşladı. Zaman akıp gitmiyor. Ağır ağır kavanozundan dökülen bir reçel gibi yavaş, tahin gibi kıvamlı ilerliyor.

Yaşlıların neden kendilerine bir düzen kurup, farkında olmadan o düzeni tekrarladıklarını anladım: Gün korkusu. Her gün bir yenilikle geliyor ve heybesinde ne getirdiği belli değil. Bu belirsiz durumu çürütmek için, onlar da ritüel yaratıyorlar. Tıpkı bizim gibi. Sabah kahvaltı… Sahil için hazırlanma ve elde tutulan kahveler. Her gün başka bir koy lakin doğadan alınan lezzet ve kayboluş aynı. İki kare bitter. Eve dönüş. Erken yenen, dizili akşam yemeği. Gün batana, yani soğuk oturana kadar balkon keyfi. Yanında gün batımı kahvesi. Eve giriş. Ve iki başına sürdürülen bir akşam. Biraz internet, biraz sohbet, biraz dizi&film, biraz kitap ve uyku. Araya yapılacak işleri özenle sıkıştırsak da günümüz bundan ibaret.
Emeklilik hissi bir garip. Katlanıp köşeye konmuş gibiyim. Amacım işlemiyor.

Evren bize bir hediye sunuyor.O hediyeyi kabul edebiliyor muyuz acaba?
Hediyeyi sindirebiliyor muyuz?
Hediyemizi yaşayabiliyor muyuz?
Kendimizi düşünerek koruyamayız. Zamanı gelince haber kapıyı çalınca başetmeyi bileceğiz. Akışta demleneceğiz.

Paylaşmak ister misiniz?

İPEK SÖZEN

Evrenime hoş geldiniz. Hayatta hepimizin kullandığı bir ortak noktamız var: Sözcükler. Ölümsüzlüğün icadı. Ruhlarımızın tarihini, evrenin kalbinde saklayan sihir. Bir ağacın yeşiline takılan nefes. Henüz yaşanmamış/solunmamış bir tarihin ayak sesleri. Arayışın ‘Daima!’ diye bağıran izleri...

Diğer