Asi Kızlara Uykudan Önce Hikayeler – Kitap İzi / Hissiyatı

Bu hafta sonu, bir süredir kitap okumama pek müsaade etmeyen içimdeki canavara “Haydi biraz uyu, sana doludizgin hikâyeler okuyacağım.” dedim. Kitabın büyüsüyle onu uyutmayı başardım. Böylece okuyan tarafım uyanmış oldu. Hep böyle olmaz mı zaten? Birinin uykusu diğerinin uyanışını tetikler. Birinin rüyası bir başkasının sabahını doğurur. 

“Asi Kızlara Uykudan Önce Hikayeler” sahiden de çok özel bir çalışma… Günümüz insanının ihtiyacı olan motivasyonu en kıymetli şekilde sağlıyor. Böyle bir yapıt serisini bizlerle buluşturdukları için “hep kitap” emekçilerine yürekten teşekkür ediyorum. 

Gelelim kitabın benim tasarımımdaki iç akışına… Okuduğum her kadının portresini görmek müthiş bir görsel şölendi. İllüstrasyon çalışmaları sahiden şahane tasarlanmış. Böylece derslerimde de hep söylediğim somut ve soyut birliği sağlanmış oldu. İçimde daha derin izler bıraktığına eminim. 

Ben ilk olarak serinin “Türkiye’den 100 Olağanüstü Kadının Masalı” kitabını okudum. İsmini hiç duymadığım ve gördüğümde gözlerimi dolduran kişiler vardı. Fakat beni en çok büyüleyen şeylerden biri isimler oldu. Günümüzün marjinal etiketli isimlerinden sonra tarihin soluğunu anın içine çağıran bu isimleri duymak beni gülümsetti: Mizgin, Nardane, Naşide, Nakiye, Samiye, Ulviye, Füreya, Etidal, Adela… Sayfaları çevirdikçe kendimi etimolojik bir isim müzesinde gibi hissetmeye başladım. Bu isimlerin ardı da iyi çalışılmıştı. Tüm bu bilgilerin nasıl elde edildiğini düşünürken bazı bölümlerde akış benim için yarım kaldı. Anlatılan hayatın daha detaylı ve daha bağlantılı olmasını istediğim zamanlar oldu. Doğum ve ölüm tarihlerini merak ettiklerim oldu. Hızlıca geçildiğini düşündüğüm olaylar oldu. Örneğin bir sanatçı çok erken vefat etmişti aklımda hemen “Neden?” sorusu uyandı. Ünlü bir botanikçinin gerçekleştirdikleri için “Derin bir nasıl?” diye not aldım. Elbette buradan sonrası okuyan kişi tarafından da araştırılabilir fakat bu benim için okuma eylemini sekteye uğratan bir eylem. Bazı sayfalarda yer olmasına rağmen bu bütünlük tam olarak sağlanamamıştı. Buradaki durumun sebebini kitabın yazıldığı kitleyi aşmasına bağlıyorum. 

  • Bu bir çocuk kitabı mı? 

            Olabilir.

  • Peki yetişkinler de okuyamaz mı?

            Kesinlikle okuyabilir.

Tam bu noktada dilde ve üslupta bir tercih yapılması gerekiyor. Fakat tasarımcılar böyle bir tercih yerine tahterevallinin denge noktasında durmayı daha dengeli görmüşler: Çocuklara uygun olmalı ve yetişkinler için de ilham dolu bir çerçeve sunmalı. Fakat benim gibi çerçevenin içini merak eden yetişkin kitle için kitabın başka bir versiyonu da tasarlanabilirdi diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Çünkü bu kitap eminim ki her insanda başka bir anlama tekabül ediyor ve sahiden bir şeylerin hatırlatıcısı oluyor. 

Kitabın sonunda sizi kendi sayfanız bekliyor. “Kendi Öykünü Yaz” başlığını çok yaratıcı buldum. Bunca hikayeye temas ettikten sonra insanın kendi hikayesine dönmesi ve oradaki akışı görmesi yaratıcı hedefi tamamlıyor. 

Ve tabii ki okurken hemencecik Human Design Tasarımları canlanan kişiler oluyor. Zümran Ömür’ün bir jeneratör olduğunu bir bakışta anlıyorum. Yıldız Kenter’in tasarımında Mücadele Kanalının tanımlı olabileceğini düşünüyorum. Türkan Saylan’ın tasarım kanallarının kolektife ait olduğunu anlayabiliyorum. Süreyya Karagöz kendi sözleriyle beni kalp tanımı konusunda şüpheye düşürüyor. Kanıtlama çabasını sürdüren kalp merkezi tanımlı bir birey olduğuna kanaat getiriyorum. Safiye Ayla’nın sevmek ve sevilmek hakkındaki yaşam öyküsünden sonra benlik merkezinin tanımsız olduğuna eminim. Benim tasarımım da öyle olduğu için tanımak kolay oluyor. Nuran Özyılmaz’ın gerçekleştirdiklerini okudukça Teslimiyet Kanalına sahip olduğuna inanıyorum. Neval Çam’ın Baş ve Ajna merkezlerinin tanımlı olduğunu yarattığı projelerden anlıyorum. “Öz değişmez” diyen Müzeyyen Senar’ın benliğinin de kalp merkezinin de tanımlı olduğu buram buram duyumsanıyor. Melike Pekel tanımsız kalp merkezine sahip olan bir jeneratör. Leyla Gencer sahne öncesi yaşadığı korku anlatımıyla tanımsız bir dalak merkezine fakat tanımlı bir kök merkezine sahip. Halet Çambel Kuyu Kapısına sahip olabilir ve tasarımının mantık küresi daha etkin olabilir. Behice Boran’ın kalbi ve ilk olmak için tasarlanmış kapısı tanımlı. 

Bir sürü insan yaşamlarının tılsımıyla bize merhaba diyor. Bu merhaba çok kıymetli. 

Durakladığımız, daraldığımız, yıldığımız anlarda,

İlerlediğimiz, kazandığımız ve başardığımız anlarda,

Her iki dik yamaçta da devam edebilmek için. 

Hayata katkı olsun!

Paylaşmak ister misiniz?

İPEK SÖZEN

Evrenime hoş geldiniz. Hayatta hepimizin kullandığı bir ortak noktamız var: Sözcükler. Ölümsüzlüğün icadı. Ruhlarımızın tarihini, evrenin kalbinde saklayan sihir. Bir ağacın yeşiline takılan nefes. Henüz yaşanmamış/solunmamış bir tarihin ayak sesleri. Arayışın ‘Daima!’ diye bağıran izleri...

Diğer