Aşk
Su gibi akmayı başarabilen bir bilge dedi ki; “Sanıyorum sen onun dinamosusun.” Senin dinamon olmaktan ziyade, bir birliktelik hissediyorum bize dair. Birbirine dokunarak, çarparak, sarılarak, tamamlanarak ilerleyen iki çarkın dişlileri gibiyiz seninle. Makine o iki çark yan yana olmadan çalışamaz, üretemez, hayat bulamaz. Makinenin hayat bağları o iki çarka bağlı. Birlikteliği eşitlemek, varlığı, var olma noktasında lezzetince bölüşebilmek hali bu.
Kaç mevsim geçirdik beraber, ben hiç ruhumda tek başıma taşıdığım dağlar hissetmedim. Omzumda dağlar taşıdım, hâlâ da taşıyorum yalan değil. Gözlerime okyanuslar sulandı. Ciğerlerimde ormanlar yandı. Lakin ben tüm bu duyguların sönümünü senin varlık cennetinde yaşadım. Birlikte sönüp küllenebilmek bizim en büyük sihrimiz oldu. Küllerden doğmak ise hep bâki.
Seninle çıktığımız bu yol bana güç katıyor. Bu yol kendi baharında yürütüyor, kendi kışında üşütüyor ve her daim büyütüyor bizi. Biliyorum ki bu bilinmezler bizi bize, kurmak istediğimiz hayata taşıyacak.
Korku doğaya tabi değil. Korku sadece var ve var olmaya devam ediyor. Hiçbir canlının ve duygunun tekeline girmiyor. Koşullarımız ne olursa olsun hiçbir korkuya teslim olmadığın için teşekkür ederim.
Umalım ki çabalarımızın geleceğe, umudumuzun ömrümüze tesiri olsun. Güzel bir pencere inşa edelim kendimize. Gitmekten ya da durmaktan korkmayalım. Korksak da bu duyguyu göğsümüze ilikleyip gururla taşıyalım. Korkularımız bile özel ve seçilmiş olsun. Pencere çiçeklerimizi sulayalım. İklimince davranalım herkese. Yolumun, bahtımın en anlamlı varlığı, yanımdaki her adımına, ruhumdaki varlığına, demine-harına bin şükür.
Seni ömürlerce seviyorum.