Değer Boşluğu

İnsan en yakınlarını kaybetmenin acısına düştüğünde etrafında garip bir örümcek ağı beliriyor. İnce ince ama hızlıca işlenen bu ağ sizi çevrenizden koparmıyor; herkes sizi hâlâ görebiliyor ve sizi bir nebze olsun ferahlatabilmek için bir sürü cümle kuruyorlar. Bunların hepsi size temas edebilmek için oluyor. Ama ağ buna izin vermiyor. Sesler ağınızın çevresinde birikiyor. Zaman geçtikçe takılıp düşen kelimeler oluyor. Cümleler de kendilerine tanımlanmış ömrü dolduruyor. Ama bazı sesler kalıyor… Acı esnediğinde ve ağ yırtıldığında bu sesler elini yüzünü yıkayıp bir daha karşınıza çıkıyor. 

Bugün, daha saydam bakabildiğim o seslerden biri şunu söylüyordu: “İnsan ebeveynlerinden birini kaybedince aynı zamanda çok büyük bir sevgiyi ve değeri de kaybeder. Acısının bir sebebi, bir daha kimsenin onu o denli samimiyetle ve karşılıksız sevemeyecek olmasıdır.” 

Bu cümleler günlerdir aklımda dönüp duruyor. Değer dediğimiz şey kişinin içinden doğan bir şey gibiyken aslında büyük ölçüde dışarıdan aynalanıyor. Biri gidince, kalbinde sizin için açtığı yer de gidiyor. Bir alansızlık hissi ruhunuza meydan okuyor. Size ait bir değer ölüyor. Fakat siz yaşıyorsunuz. Aniden eksiliyorsunuz. İçinizde bir değer boşluğu açılıyor. İşte gerçek miras bu. O boşluğa her ne koyacaksan, mirası bu şekilde devralacaksın. Benim öykümde bu, kendi değerime sahip çıkmak oldu. Farkında olmadan özümü daha da önemsemeye başladım ve sınırlarımı geçenlere içerlemeyi bıraktım. Onlara orada bir sınır olduğunu göstermeyen bendim. Kendime samimiyetim ağı yırtarken, hayatımdan düşen sözcükler, öyküler ve insanlar oldu. Gerçek sesimi buldukça düşer dediklerimin daha sıkı köklendiklerini gördüm. İnsanlar net çizgileri seviyordu. Evini tanıtır gibi, “bak burada bu var, dikkat et” demen hoşlarına gidiyordu. Bugüne kadar uyguladığım stratejinin ve iyi bildiğime inandığım iletişimin ne kadar epridiğini gördüm.

Bugün, değer boşluğumun kapanmaya başladığını hissediyorum. Kendimi o’nun kadar sevebilirsem ne mutlu bana. Ebeveyn olmanın en büyük sihri de burada; ne yaparsan yap çocuğunu büyütmeye devam ediyorsun. Ölümünle bile, artık yaşamda var değilken bile onun büyümesine katkı sunuyorsun. Çünkü sen genetik bir izsin, onun iliğinde yaşıyorsun. Anne baba olmak kutsalsa asıl bu yüzden. Olmaktan vazgeçemiyorsun. 

Bu bahar bana öğretti ki değer, sorumluluktur. Kişi kendi değerinin sorumluluğunu alana kadar ailesinin gölgesinde ılık ılık uyur. Yangın ve buz; yüksek, çığlık duyguların tezahürüdür. Acı ve ağ örtüsü serilip serilip kalktıkça zaman geçer, şikayetler ve beklentiler kurur dökülür, sunum yaptığın ben’lerin mevsimi değişir ve gerçek benlik gün yüzüne çıkar. 

Sevildiğimiz tüm kalplerdeki değeri bir gün kendimizde toplayabilmek ve gerçeğimizi topyekûn sevebilmek dileğiyle…

Paylaşmak ister misiniz?

İPEK SÖZEN

Evrenime hoş geldiniz. Hayatta hepimizin kullandığı bir ortak noktamız var: Sözcükler. Ölümsüzlüğün icadı. Ruhlarımızın tarihini, evrenin kalbinde saklayan sihir. Bir ağacın yeşiline takılan nefes. Henüz yaşanmamış/solunmamış bir tarihin ayak sesleri. Arayışın ‘Daima!’ diye bağıran izleri...

Diğer