İşitsel Cehennemler
“Dünya işitseller için cehenneme dönüşebilir.”
Bu cümle son birkaç gündür kapımı tıklatıyor. Salt kendisi her şeyi anlattığı ve söylemek istediği şeyi açıkça ifade ettiği için devamını yazmak istemiyorum fakat gitmiyor. Ben buradayım, dercesine zihnimde durmayı sürdürüyor. Yazalım o halde…
İşitsellik insanlığa ait bir niteliktir. Lakin her birimizi bambaşka bir coğrafyaya dönüştüren tasarımlarımız işitselliği çeşitler. Bazılarımız akustik bir rüzgârla doğar. Kişi bu rüzgârı tanır, onu yaratan akımı ve hava boşluğunu analiz eder ve onsuz ferahlayamaz hale gelir. Böyle biri için sürekli olmayan, sessizliği parçalayan, dinginliği tehdit eden tüm sesler odak bozucudur. Okumak ve yazmakla ilgili tüm eylemler sese tâbidir. Bir başkasına gürültü olarak gelmeyen Instagram videoları, televizyon, makina (çamaşır – bulaşık – kurutma), süpürge, komşunun kapı önü konuşmaları, çatıyı birbirine katan martı ve kedi, çocuğunu eve çağıran annenin bağırtıları, deniz kenarında hoparlör kullananlar, inşaat, korna, akrep ve yelkovanın sürünmeleri, hepsi ama hepsi işitsel birini kısa süreli cehennemlerin içine batırıp çıkarabilir.
Akustik olmayan kişiler bu gibi durumları “Aman canım duymayıver.” deyip geçiştirir. Üstelik anlayamazlar da bir işitseli bu denli delirtenin ne olduğunu. Bu duruma genel bir bakışla tasarım çatışması denilebilir. Çünkü sahiden de bir tasarımın içinde var olmadan, kapılarından geçmeden, kanallarında yüzmeden, akışını deneyimlemeden onu anlamak mümkün değil. Peki anlayamadığımız şeyle ne yapacağız? Bu sorunun cevabı tam da kişisel iletişim üretim alanlarımız.
“A böyle. B böyle. C öyle. Ç şöyle. D de böyle. E bundan etkileniyor. F bu konuda hassas. G buna üzülüyor. H buna dayanamıyor. I buna takılıyor. İ böyle hissediyor. J böyle düşünüyor. K buna inanıyor. L bunu seviyor. M bundan hoşlanıyor. N böyle şeyleri beğeniyor.
O gürültüye tahammül edemiyor. Ö sessizliği ve dinginliği tercih ediyor. P yüksek sesten hoşlanmıyor. R müzik dinlemeye bayılıyor. S saygıya önem veriyor. Ş bu konuda rahat olamıyor. T bunu seçiyor. U bu şekilde yaratabiliyor. Ü sesli ortamlarda çalışabiliyor. V böyle üretiyor. Y bu şekilde motive oluyor. Z bu yönde hareket ediyor.”
Kabul.
Basitliğin huzurunda kavuşmak bu kadar basit. Çünkü çapımız işitsel olmak değil. Çağımız bütünü anlamak ve kapsamak. Bunu başardığımızda sadece işitseller değil herkes derin bir nefes alacak.