Kapı Sesi
Yeni yılın ilk ayını tamamladık. Doyum döküm yaşadık. Bu ay, hepimiz bembeyaz bir güne uyandık. Kar sevinci, çocukluğumuzu uyandırdı. Ocak, her zamanki gibi yeniydi, başlangıçtı.
Şimdi Şubat, yepyeni bir haftayla geliyor. Günün havası, kucağında kar taşıyor fakat üstümüze serpmiyor. Saklambaç oynayan güneşin izi içinde vapura biniyorum. Vapur savrularak bir limana varıyor. Adımlarım gölgesiz… Heyecanla ilerliyorum. Günün kolları buz tutuyor, yine de inat ediyor karları bize emanet etmiyor. Bembeyaz ve sadık bir gün.
Yol beni kapıların hükmü altında bir yere götürüyor. Öyle bir yere varıyorum ki, adı mühim değil.. Yalnız kapılar konuşuyor. Sayılarını değil, varlıklarını görüyorum. Gördüğüm şey işte o zaman hazineleşiyor.
Kapılar, insanlarının ruhunu ve hafızasını taşıyor. Mavi gözlü, dingin ve sadık bir kapıyla bakışıyoruz. Ona güveniyorum. Bir başka kapının zili çalıyor. Kendinden emin, meşe kapı bir anlığına dikkatimi çeliyor… Titreşimi değiştiren, baharatlı bir hüzün hissediyorum. Tokmağına asılı kurumuş güllerle, tarçın rengi üzgün bir kapı görüyorum. İçimden onu açmak, derin bir nefes almasını sağlamak geçiyor… Tarçın rengi üzgün kapıya “Geçecek…” demek istiyorum. Anılarımın kıyılarından kendi insanlarım ve onlara ait kapılar geliyor. Gözlerimin önüne yollar uzanıyor. Ruhuma açılan tüm kapıları aynı anda açtığımı ve taze bir havanın içerisinde uçuştuğumu düşlüyorum. Oksijeni kaybetmiş, yaşamdan vazgeçmiş her yeri havayla yıkıyorum. Kabuklarını kaldırıp, yaralarımı havalandırıyorum. İçimdeki uyku kokusuyla vedalaşıyorum. Üşüyorum, arınıyorum ve nihayet serin bir rahatlamayla tanışıyorum. Artık kapılarımla yeniden ilişki kurmaya hazırım.
Kilitli kapılar, güvende olma hissimin muhafızları. Onlara pek dokunmuyorum.
Açılmamak üzere kapanmış, sırlı kapının kıymıklı, hoyrat bir teni var. Ne zaman canımı acıtacağını kestiremiyorum. İyisi mi ben bu köhne kapıyı sökeyim diyorum…
Sökülen kapının boşluğundan bir başlangıç el sallıyor.
Krallığımın ihtişamlı kapılarından geçiyorum. Zincirlenmiş bir kapı, bana sürgün edildiğim bir duygumu hatırlatıyor. Artık bu duygunun içinde hapis olmadığımı biliyor ve bu esir kapıyı azat ediyorum.
Anahtarını arayan huzursuz bir kapım benden yardım istiyor. Kilidi değiştirmeyi teklif ediyorum, anlaşıyoruz.
Midemde kelebekler uçuran bir kapının eşiğinde heyecandan bayılacak gibi oluyorum. Canlı yayın halinde yaşamayı seven camlı kapım bana gülüyor.Hemen yanında duran ketum,ahşap kapı özel anlara saygı göstermediği için ona hafifçe sırtını dönüyor.
İçimde amansız bir rüzgar başlıyor. Hatrının sorulmasını bekleyen en yalnız kapım gürültüyle kapanıyor.
Sevdiğim insanları koruyan kapıların önünden huzurla geçiyorum. Eşini bulmuş kanatlı bir kapı yükseliyor önümde. Sızlayan, üşüyen, kalbime kapanan kapılar bir bir siliniyor.
Yarı açık, kararsız bir kapıma koçluk yapıyorum. Açık durmayı seçiyor, beni eşiğinden geçiriyor ve sınır kapılarımı görüyorum. Upuzun, idmanlı kapılarımın ucunda bekçilerimi ve koruyucularımı selamlıyorum.
Hardal sarısı eğlenceli bir kapımın gözünden bakıyorum dünyaya…
Yolculuğumda karşıma çıkacak ve benim yaratacağım yeni kapıları görüyorum. Hepsi kibrit kutusu gibi önümde uzanıyor ve onlara ulaşmamı bekliyor:
Cesaret edip zilini çaldığım,
Aile olduğum,
Sabırla eşiğinde bekleyip durduğum,
Kör ve köhne,
Bayram temizliğiyle çocuklaşan,
Bazen kırılan,
Sevgiyle onarılan,
Bana ait kapılar.
Hepimiz, ruhumuzun bahçelerine açılan kapının yerini bilseydik,
Kalbimize yarenlik eden kapının dokusunu tanısaydık,
Benlik kapımızın ziline güvenle ismimizi yazsaydık,
Neler değişirdi?
Bir kapıya duygu ve düşünce yükleyen, bir kapıya karar ve duruş ekleyen, bir kapıya ruh ve benlik katan şey; izimiz.
Kapılar bize açılıyor,
Kapılar bizi yaşıyor.