Kara göründü, bağlandı, çözümlenecek

Yıl sonu göründü. Kara göründü. Dünyanın her yerinde Noel ruhu uyanmaya başladı. Ağaçlar süslendi, marketler açıldı, yeni yılın kendine özgü yaldızlı coşkusu gözümüzün görebildiği her yeri kaplamaya başladı. Normalde bu coşkuya kolayca gönlümü kaptıran ben, bu yıl o yaldıza bir türlü erişemiyorum. Yeni yıla dair en ufak bir heyecan, coşku duymuyorum. Yine de ritüellerimi gerçekleştirip yeni bir ajandaya geçiş yaptım. Geçen yılın içinde birikenlere, listelerime, tiklerime, altını çizdiklerime, üstünü çizdiklerime, başı boş bıraktıklarıma, asırlık ertelemelerime, acele ettiklerime, niyet ettiklerime ve lanet ettiklerime şöyle bir baktım. Bu ritüel bir araç olsun istedim. Bu yıl içimde ne öldüyse araştırayım da yeni ajandaya ona göre bir başlangıç yapayım dedim. Şimdi bu iç araştırmanın sonucunda bu yazıyı yazıyorum çünkü hepimize olan bir şey, ortak bir acı buldum bu yılın temasında: Uyanışın Hüznü. 

Dünya bizi bir süredir hayatta kalma çabasıyla sınıyordu. Bu yıl; sevdiklerini kaybetmenin acısına rağmen, bu acıyla birlikte, bu acının içinden geçerek hayatta kalma mertebesini önümüze getirdi. Benim babam gitti. Benimle birlikte belki yüzlerce kişinin daha. Bir başkasının kardeşi. Annesi. Dayısı. Teyzesi. Bayramı. Bu yıl sofralar kısaldı. Dağlar eridi. Yollar bozuldu. Genişlik çürüdü. Bu yıl herkes kendiliğinin bir kanadını kırdı. Dolayısıyla 2023’te gökler boş kaldı, herkes yükselip uçamadı. Çoğumuzun gözleri hep göğe bakıyor, orada birini arıyor. Dolayısıyla fark ettim ki bu yıl hep bunu konuşmuşuz: Kendimle, içimle, eşimle, annemle, oğlumla, dostlarımla, arkadaşlarımla, evde, kahve sohbetinde, yemekte, işte hep VAR OLMAYI konuşmuşuz. Var olmaktan utanmışız, var olamamaktan bezmişiz, bu nasıl var olmak diye isyan etmişiz, daha insani ve hayat kalitesinin yüksek olduğu bir ortamda var olmanın koşullarını araştırmışız, ne zaman olacak, nasıl olacak sorularının peşine düşmüşüz. Yani biz 2023’te Antik Yunan filozofluğuna öykünmüşüz. 

Bu yıl,

Çevremdeki herkesin kendine dair bir şeyden delicesine rahatsız oluşu ve bunu değiştirmek için atomlarına kadar mücadele etmesi bilginin nihayet dünyamızda vücut bulduğunu gösterdi. Son yıllarda derin bir bilgi ufak ufak aramızda dolaşıyor fakat bir türlü somutlaşamıyordu. Ama bu yıl bilgi, bedenlerimizin içine yerleşti. Bu elbette ulvi, ışıklı, bilge bir tasvirle olmadı. Bilgi önce içimize sıkıntı olarak yerleşti. BİR ŞEYLER TERS! BİR ŞEYLER SENİN İÇİN DOĞRU DEĞİL! demeye başladı. Sıkıntı dayanılmaz boyuta ulaşınca insan harekete geçti. Daha bugün öğle saatlerinde işe gitmek istemeyen bir arkadaşıma aklımda dönüp şu sözü söyledim: Sen ağaç değilsin, yerini değiştir. (Jim Rohn) Çünkü bilgi nasıl bedenlendiyse şimdi çözümün de bedene inmesi gerekiyor. Üzerimize şelale gibi akıtılan bunca sözün, ilmin, eğitimin içinde kişinin kendisine hizmet edecek çözümü araştırması ve o çözümü kendisi adına harekete geçirmesi gerekiyor. Sanırım bu da 2024’ün konusu. 2023’te bu kadar oldu. Hatta bu yıl benim “Bugün bu kadarını yapabildim.” yılım. Her şeyi sabırsızca hemen ve en hızlı şekilde yapmamı, tüketmemi isteyen o tiran bu yıl tahttan indi. Çünkü oğlum geldi. Her anı bambaşka geçirme ihtimalimizin mevcut olduğunu gösterdi. Annelik tüm sihirli yönlerinin yanında bana “Çöz – devam et” özelliği yükledi ki bence bu muazzam bir şey. Ömür devam ediyor. Çözsen de çözmesen de ediyor. Çözersek zihin bizi elimizden tutup yarının fragmanına götüremiyor. Çözmezsek ipin ucu zihinde, anın kıyısına bile varmadan bir ileride bir geride insan sürekli ölüyor. 

Bu yazıyı karamsarlıkla yazmadım. Olanı görmenin bilinciyle yazdım. Siz de bu yıl ettiğiniz sohbetleri düşünün diye yazdım. Hangisi eğlenceliydi? Hangisi neşeliydi? Hangisinde gülmekten çenenize kramp girdi? Hangisi size ilham verdi? 

Eğer siz de acıyı, yası, var olamamanın felsefesini, ne olacak halimizi, bugün daha iyi misinleri, sağlık sorunlarını, hastane randevularını, kaygıları, korkuları, bıktım’ları, ne yapacağım ben’leri dilinize yerleştirdiyseniz, bunlardan sohbet devşirip, bunları paylaşıp, bunları büyüttüyseniz bu yazı gönlünüze yaldızlı bir çizgi çeksin. Noelin değilse de uyanışın hüzün yaldızı çözümünü arayan bir bilgi olarak içimizde hareket etsin.

Şimdiden temasını belli eden 2024’te hepimiz için çözüm olmayı diliyorum.

Paylaşmak ister misiniz?

İPEK SÖZEN

Evrenime hoş geldiniz. Hayatta hepimizin kullandığı bir ortak noktamız var: Sözcükler. Ölümsüzlüğün icadı. Ruhlarımızın tarihini, evrenin kalbinde saklayan sihir. Bir ağacın yeşiline takılan nefes. Henüz yaşanmamış/solunmamış bir tarihin ayak sesleri. Arayışın ‘Daima!’ diye bağıran izleri...

Diğer