Neden Yazmıyoruz?

Bugüne kadar bu soruyu pek çok insana sordum. Aldığım tüm cevapları yazının sonunda maddeler halinde sıralayacağım. 

Yazmak eyleminin yanına pek çok duygu ve durum eşlik edebilir. Fakat bence işin özü, yazıyı incitici bir olasılık olarak görmek. Sanırım asıl kaçtığımız şey bu. 

Günlük hayatın içerisinde her gün minik kırıklıklar yaşıyoruz. Bunlar bir travma olacak kadar derinleşip köklenmiyor belki fakat yine de sürgün vermeye devam ediyor. Minik olan her şey bir araya toplanıp çatlağı büyütüyor: Trafik, sinir bozucu tavırlar, kabalık, psikolojik şiddet, mobing, “Başıma bir şey gelir mi?” korkusu, toplumsal haberler, kalabalık, omzumuza çarparak geçip giden biri, bitmeyen inşaat sesleri, tripler, doyumsuzluklar, sınır tanımayan eleştiriler, bildirilen hadler ve hadsizlikler, umutsuzluklar, gergin konuşmalar, iptal edilen şeyler, hırçınlıklar, kibirler ve egolar, vicdansız insanlar, tutmayan hesaplar, anlayışsızlıklar, beklentiler, linçler… Ve daha binlercesi. Bunların makul miktarda bir karşımına her gün karşımıza çıkan başka kılıklarda insanlarla maruz kalıyoruz. Kendimize ait zamanlar bu çatlağı alçılamak, kırıkları süpürmekle geçiyor.

Aklımızda ve kalbimizde sadece soyut olarak yer eden bunca şeyi yazsak,

Onları bir de kağıdın üzerinde harflere bürünmüş bir halde somut bir şekilde görsek,

Görsel ve işitselin birleşimiyle tüm bunların kocaman bir paragrafı kapladığını fark etsek,

Neler olurdu?

Ne hissederdik?

İşte tüm mesele burada başlıyor. Yazmak, bir deşifre işlemi. Kabul işlemi. Tüm bunları yazarsak, gördüğümüz şey bizi incitir diye korkuyoruz. Oysa ki bir sonraki adım, kabullenme töreni. Bir kere yüzleştiğimizde, özgürleşiyoruz.

İnsanlardan topladığım sebepler: 

Başka bir tabirle; Akıllardan topladığım olumsuzluk meyveleri:

  • Yazmayı sevmemek.
  • Yazmaktan kaçmak.
  • Yazmaktan ürkmek.
  • Yazmaktan korkmak.
  • Yazmayı tercih etmemek.
  • Yazmayı gereksiz bulmak.
  • Yazmayı ertelemek.
  • Yazmayı anlamsız bulmak.
  • Yazma eylemini saçma bulmak.
  • Yazıya inanmamak.
  • “Yazacağım da ne olacak?” diye düşünmek.
  • “Bu yaştan sonra yazar mı olacağım?” diye düşünmek.
  • “Yazmanın bir faydası yok.” diye düşünmek.
  • Yazmanın şifa getireceğine inanmamak.
Paylaşmak ister misiniz?

İPEK SÖZEN

Evrenime hoş geldiniz. Hayatta hepimizin kullandığı bir ortak noktamız var: Sözcükler. Ölümsüzlüğün icadı. Ruhlarımızın tarihini, evrenin kalbinde saklayan sihir. Bir ağacın yeşiline takılan nefes. Henüz yaşanmamış/solunmamış bir tarihin ayak sesleri. Arayışın ‘Daima!’ diye bağıran izleri...

Diğer