Sözcüklerin Otoritesi – Yazarın Stratejisi
Otorite kelimesini işittiğimiz zaman korkuyoruz. Yeri göğü titretmeyen, insanın aklına katı şeyleri getiren hatta belki füme rengi bir korku bu. Oysaki otorite güçtür, kaynağı da ona bu gücü sağlayan merkezdir. Bu merkez her insanda farklılık gösterebilir lakin bu sadece gücün niteliğinin farkıdır.
Her yazar ister istemez sözcük otoritelidir. Yer aldığı her ortamın içerisinde sözcüklerin ona sağladığı kurgu gücünü kullanır. Kendinde olanı ifade edişi kendine özgü bir kusursuzluk taşır. Sözcük otoriteli kişiler, anlamlara çokça takılır. Akustik ve kinestetik bir varlık olarak bu iki temsil sistemini harmanlayarak çalışır. Duygu ve düşüncelerini ifade edemeyen insanlarla tartışırken çok zorlanır. Reklam panolarındaki sözcükleri, çevreden işittiklerini, kitapta altını çizdiklerini özünde yer alan dev bir sisteme kaydeder. Hangi harfin sırtına hangi anlamı yükleyeceğini bilir. Çok can yakıcı, çok can alıcı, çok yürek okşayan cümleler kurabilir.
Gücünün kaynağı tanıyan yazar, otoritesini tam manâsıyla yaşayabilmek için kendine bir strateji tasarlar. Olduğu kişinin madenlerini, uyuyan ve sonuna kadar açık kapılarının eşiklerini,kanallarını ve köprülerini, sahip olduğu tüm merkezlerini tanır. Bu bilgilere bilme halinde değil, sürekli bir gözlem halinde, yudum yudum ulaşır. Nihayet bu iki evreni özünde birbiriyle buluşturan yazar kuantum anlayışa merhaba der. Strateji, otoritenin rüyasıdır. Yazar her ikisi için de uyku her ikisinin içinde uyuyan uyanıklıktır.
Özet: Otorite; korkulacak, savaşılacak, yenilgi alacak, baskı uygulayacak bir yapı değildir.
Strateji; sadece amaca ulaşmak için uygulanan bir dizi plandan ziyade amacı yolculuğa çıkaran aracın kendisidir.