Bu atölyede yazmanın bize sağladığı avantajlardan biri olan “Soyut – Somut Anlatım” üzerine çalışıyoruz.
Soyut bir şeyin somut bir nitelik kazanması insanlar için daima uyandırıcı bir deneyim olmuştur. Çünkü hepimiz içimizde cereyan eden soyut şeyleri bir şekilde dışarı aktarabilmek ve ifade edebilmek için somut bir şeylere benzeterek anlatıyoruz. Örneğin; şimdi size aşkın ne olduğunu sorsam herkesten farklı bir yanıt akar fakat bir noktada hepimiz onu bir şeylere benzetmeye çalışarak ya da ona özellikler yükleyerek anlatırız.
Aşk, tatlıdır / yakıcıdır / hardır / buzdur / tuzdur.
Aşk, uzaydır / sonsuzdur / tutkudur /ılıktır / ışıktır.
Yazının hem görsel hem de işitsel alanda bize hizmet ettiğini söylemiştik. Çünkü yazdığımızda, kendimize ait sözcükleri somut olarak görüyoruz. Soyut hangi somutla ifade ettiğimiz ise tamamen bizi anlatıyor. Aşk’a har diyen ve Aşk’a buz diyen iki insanın sadece bu cümleleriyle bile kendileri hakkında derin bilgiler vermesi gibi…
Buradan hareketle bu atölyede çalışacağımız konu da işte tam bu iki alanın birleşimi: Rollerimiz ve Rollerimizin Somut İfadesi.
Oyuncular bilir. Bizim için sahne arkasında muazzam bir hazırlık vardır. Sahneler arası geçişte giydiricilerimizle hızlıca üstümüzü değiştirir ve bir başka anı canlandırmak üzere yeniden sahneye çıkarız. Buna bazen makyaj ve saç da eklenir. İşte tam da buna benzer bir süreci farkında olmadan gün içerisinde defalarca yaşıyoruz. Uyanıyoruz ve o an bir şeyiz: Evlat, belki bir eş, belki bir ev arkadaşı, belki bir anne. Sonra bir yere gidiyoruz ve başka bir şeye dönüşüyoruz. Sonra başka bir yere, sonra başka bir durumun içine… İşte bugün dolabımızı açıyoruz ve kombinlerimize bakıyoruz.
Hazırsanız başlayalım.