Süveyda Limanı İzmir

Değerlim İzmir,

Sana bu satırları, ışığıyla toprağına secde eden, usul bir turuncunun alevli akıbetlerinden geçen, umutlu bir güneşin gün batımı izinde yazıyorum. Gözlerim bir ziyafete hazırlanıyor. Az sonra günün son tomurcukları göğe patlayacak… Pembeler ve morlar içinde bir hazine gibi parlayan sarılar sönmeye yüz tutacak… Havada tatlı bir mavi asılı kaldığında gözlerim buğulanacak… Zira hazin bir günle vedalaşıyoruz. Hayatlarımızın bir el yazısı gibi kıvrılan doğal hatlarına bir nokta koyuyorsun. Bir baht dönümü yaratıyorsun gönlünün halkına. 

Bir günü bir ömür gibi yaşatan, adıyla yaşayan Smyrna, sana geri dönmem, yorgun başımı toprağının dizine sermem kaç zaman alacak bilmiyorum… Lakin bildiğim tek şey, senin havan ciğerlerimin bayramı. Senin varlığın, ruhuma bir bayram sabahı. Unutmadım gönlüme bereket gibi yağdığın baharları… Ilık kışların, bir gün içinde üç mevsim değiştiren kararsız, hırçın bakışların, 9 Eylül’de ufka işlediğin sevdalı nakışların… Kalbinin konakladığı meydanda durmaksızın ilerleyen akrep ve yelkovan… İnsanlarının çehresine oturmuş hürlüğün ve buna mukabil kendiliğinden oluşan varlığına has sözlüğün… Kıyılarıma çarpan, zaman zaman da yalnızlığımı okşayan deli suların, ebediyetin nabzını tutan saatin… Hepsi hatırımda.

Beni ben yapan nazlı bir çeyiz bırakıyorum sana. Saklaman için… Olur da evrenin herhangi bir yerinde, öğütücü bir sistemin içinde hafızamı ve benliğimi yitirirsem, yeniden gelip kendimi senin kollarında arayabilmek, bütünlenebilmek için… 

Gençlik anılarımı dallarına asıyorum. İlk karanlığımı denizlerinin dibine saklıyorum. Bir iplik gibi işlenmeye hazır ince korkularımı parmağına doladım, biliyorsun: Bugün ve gelecek arasında sorularla kıskaçlanan kalbimi seninle nişanladım. Geçmişi gelecekle mayaladım artık yolculuğa hazırım. 

Smryna, sevgilim;

Işığının ahenginde ruhumu bulduğum, 

Sen bir kalpsin.

Her şeyden önce ve her şeyden ezeli. 

Bir kalbi olduğunu unutan insanlar yaşama yaraşır bir varlık olamazlar. Beni hatırla. Beni aklınla değil, kalbinle sakla. Zira hafızalar yanılabilir.

Smyrni, evim;

Sen bir limansın. Kalbi ve aklı aynı çatı altında koruyan, derinime derim kadar yakın lakin iliğime etim kadar uzak. Huzur için mücadele eden bir şehir olduğunu ve bu huzurun arayışında olan herkese memleket olduğunu sakın unutma. Sen sadece sınırların içinde doğanlara değil, ruhunda var olanlara, özünde doyanlara da yuvasın. 

İzmir, vatanım; 

Kalbinin iliklerinden düğmelerini senin için söken bir milletin soluğusun. Sen bir topraktan ötesin. Tarihin kalbinde biriken bir alüvyonsun. Sen cesaretle mühürlenen ihtişamlı bir kader ve izi asla silinmeyecek kederlere merhemsin. Muzaffer olan başın değil, hürriyetine sahip çıkan ayaklanışındır. 

Smira, ailem;

Her ne nerede olursam olayım gıyabında sevdiğim, soyutluğun rüzgârında üşüme… Sen karşıma insanlar, gözler ve türlü türlü eller halinde çıkansın. Mizacından tanıdığım, sen etin ve kemiğinle can bulansın.

Lesmira, sen bir annesin;

İki kanadından birini evladına takan, yavrusuyla alaşım bir meleksin. Şefkatine güvendiğim, sen sağlam dur ki, evlatlarının ayaklarına deprem yürümesin. 

Samorna, sen bir evlatsın;

Bir kanadın daima seni var edene bağlı. Gövdenizi koruyarak, birlik olarak uçmayı öğren. Birliğin var ettiği kudrete sahip çık. Kalbinin ötesinde olduğunu, yalnız bir baştan ibaret olmadığını hatırla. Kendini gerçekleştirmen, evrene borçlu olduğun en kıymetli vazifendir.

İsmira, sen enerjisin;

Taşıdığın soluk sayısı kadar ömürlercesin.

O nefeslerin taşıdığı sessin, müziksin, neşesin.

Neşeden kudümlenen eğlencesin.

Eğlencenin ruha attığı tohumun çatlama cesaretisin.

Büyümenin kudretisin.

İzmir, sen yaşamsın;

Kendine döngüler kuran ve çemberler içinde insanlığı evrene bağlayan can’ım şehir, doğumda kesilen kordon her daim insanlığa bağlanmalı ki ülkeler uygarlığa evrilebilsin. Sonsuz ve değerli olan kavramlar bu sebeple elzemdir. Sen doğuran, büyüten, her daim üreten, zamanın kristalleri içinde sabırla ilerleyen cevhersin.

Yüreğini sevdiğim, çocuklarının körlüğe, unutkanlığa, hoyratlığa, karanlığa ve şiddete bağlanmalarına izin verme. Bağrında yeşillerle büyüt onları. Mavilerle besle. Saçlarına tuz serp, ayaklarını kumlara bas… Toprağın iyileştirici gücüyle dengelenen nesillere soluk ver İzmir. Yaşamın özündeki basit değeri işaret et onlara. Yaşama karşı çabada olmaları için cesaret ver. İz bırakmaları için, izlerini göster onlara. Çocuklarınla yaralarını paylaş İzmir. İçinde cereyan eden savaşları, ruhunda patlayan hezeyan bombaları, şakağına binlerce kez dayanan namluları, daima ufka bakan gözlerindeki onur ışıltısını, ruhunda doğurduğun kahramanların bağrına gömdüğün mezar taşlarını, hürriyetin dağlarında çiçek açtıran adamın mavisini, sarısını, alını, beyazını… Anlat onlara.

Güneş battı sevdiğim. Saçlarının sarısına hüzünlü bir gece çöküyor. Gözlerindeki mavi hareler birer birer kararıyor. Amazon ruhunun şamanları dolunay bekliyor. Kalbinde yeşeren tatlı çarpıntıyı duyuyor ve sana söz veriyorum: Bir gün Kordon’da buluşacağız, beraber yeniden doğmak için.

Benim her şeyim, 

Seni tüm katman ve dokularınla, 

Seni daima ayakta kalan savaşçı ruhunla,

Bir cihanı topyekûn sever gibi seviyor ve çocukluğundan öpüyorum.

Özgürlükle kal…

https://open.spotify.com/track/7Easkn3Hy3b1bgs9arRlyN?si=-UUc52eBTDeWsZvHq8yfeA

https://www.izmir.bel.tr/tr/IzmirinTarihi/225/257

https://izmir.ktb.gov.tr/TR-152083/dunya-miras-listesinde-izmir.html

http://www.izmir.gov.tr/ataturk-un-hayatinda-izmir

Paylaşmak ister misiniz?

İPEK SÖZEN

Evrenime hoş geldiniz. Hayatta hepimizin kullandığı bir ortak noktamız var: Sözcükler. Ölümsüzlüğün icadı. Ruhlarımızın tarihini, evrenin kalbinde saklayan sihir. Bir ağacın yeşiline takılan nefes. Henüz yaşanmamış/solunmamış bir tarihin ayak sesleri. Arayışın ‘Daima!’ diye bağıran izleri...

One thought on “Süveyda Limanı İzmir

  • 3 Ağustos 2020 tarihinde, saat 01:03
    Permalink

    Canım ipeğim,
    İzmir’e veda ediyor gibisin bu yazında. Kalbinden gönlünden geçen herşey gerçek olsun…
    Hep mutlu olun.

Yorumlar kapatıldı.

Diğer